İnsan doğası
gereği düşünen, akıl sahibi (En azından öyle olması beklenir, fakat günümüzde
tablo tam tersi bir şekilde karşımıza çıkabilir, bunu görmek için günlük
hayatta kısa bir gözlem yapmak yeterli olacaktır) bir varlık olduğu için canlı
türünün en üst sınıfı olarak kabul edilir: adeta kutsallaştırılır, yani canlı
türleri içinde bir hiyerarşik düzen mevcut bunun en üstün haklarından da
homo-sapiens türü nasibini alır. Tabi hiyerarşik düzen insan türünün içinde de
katmanlara ayrılır ve çeşitli sınıflara bölünür, yani tam bir eşitlik söz
konusu olamaz. (Bu ayrı bir tartışma konusu olduğu için şimdilik buna
değinmeyeceğim)
Asıl anlatmak
istediğim konu ise doğada var olan milyonlarca organizmanın hak ve hürriyetleri
ne olacak? Onların yaşama haklarını kim savunacak? Dili olmayan ve dertlerini
anlatamayan bu canlılar birleşip kendilerini savunmaya kalkışacak bir platformun
içinde bulunmadıklarına göre (Vahşi yaşam koşullarında varlığını sürdüren
canlıların fiziksel gücünden bahsetmiyorum elbette, zira o insanoğlunun
vahşiliği karşısında lafı bile edilemeyecek kadar gerekli olan bir korunma içgüdüsü ve
doğa kanunudur) onların haklarını da çok güçlü ve üstün olarak gösterilen
insanların savunması gerekmez mi? Yoksa burada da bir çeşit sosyal - darwinizm
anlayışı mı söz konusu? Biz daha iyi şartlar altında yaşayacağız,
zenginleşeceğiz, rahatlık içinde varlığımızı sürdürüp bolluk ve refah ile
günümüzü gün etmek için (Kişisel menfaat ve benlik anlayışı) doğadaki canlılara
eziyet edeceğiz ve bunun adına modern yaşamak diyecek kadar da duyarsız ve
acımasız bir zihniyetin eseri olan bir dünya inşa edeceğiz, bununla da büyük
bir gurur duymaktan hiç utanmayacağız.
Geçmişte yok
olan çeşitli hayvan türleri yine bizim bitmek bilmez ihtiyaçlarımız için yok
olmadı mı? Tükenmekte olan onlarca canlı türüne ne demeli? (Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) 2006 raporu, insan kaynaklı suistimaller sonucu 784 türün dünya üzerinden tamamen yok olduğunu ve 16.119 hayvan türünün tükenmekte olduğunu göstermekte. Sadece 2006'da listeye 530 türün eklenmiş olması canlı türlerinin ne büyük bir tehdit altında olduğunu gösterir.) bu
durumda en masum olanımız bile birer cani ve katil değil mi? Yoksa “aman
nasılsa onlar hayvan bize hizmet etmek için varlar” düşüncesine mi hakimsiniz sizde?
Bana kalırsa bu duyarsız davranış ile bir insanın evine hırsızlık için girip
karşılaştığı ev sahibini öldürdükten sonra kaçan bir mahlûk arasında pek bir
fark yoktur. Her ikisi de aynı derecede merhamet özelliklerini kaybetmiştir.
Sadece hayvanlardan bahsettiğimi sanmayın; bitkiler, toprak, taş, kaya, güneş vs.
bütün bunlarında yaşamda aynı derecede hakları vardır ve insanlara bu hakları
çiğnemek gibi bir hak verilmemiştir. Hepsine aynı derecede sevgi ile yaklaşmak
gerçek insana yakışan davranış olacaktır. İşte insan gerçekten özel bir
varlıksa ancak bu özelliği ile özel kılınmalıdır.
Sokakta
yürürken kendisine hiçbir zararı olmamış (Zaten nasıl bir zarar verebilir ki
yada boyutu ne olabilir?) masum bir kediye, toplumda yer edinememiş ezik ve
looser kişiliği yüzünden tekme atıp geçen yaratığa mı insan deyip onun
haklarını savunacağız? (Toplumda bu tip insanların sayısı maalesef
azımsanmayacak kadar çoktur) yada horozları midesi biraz daha şişsin, dünyevi
zevklerden daha fazla nasibini alsın diye vahşice dövüştüren insanların hakları
mı savunulacak? Başka bir örnek vermek gerekirse; İspanya’da ki boğa güreşleri
tartışılabilir … Ben bu geleneği halen anlayabilmiş değilim. Bir hayvana eziyet
etmek nasıl eğlence anlayışı olabilir ve her sene tekrarlanır? Dünya ise buna
sanki normal bir olaymış gibi bakar ve TV’lerde her yıl o dönem gelince büyük
bir yankıyla adeta gözümüze sokup normalleştirirler, bunları anlamak gerçekten
bana çok zor geliyor. Peki, insan kendinde bu yetkileri nereden buluyor? Sanki
yaşam sadece onlara verilmiş bir armağan geri kalanlar ise yok edilmesi gereken
bir meta yığını. Sadece bunlarda değil; ağaçları ateşe veren, ormanları rant
sağlamak için yakan, bitkileri öldüren kişilere hiç değinmiyorum bile, hepsi
eşit derecede işlenmiş birer cinayettir!
İnsanlık
büyük bir hızla acımasızlaşmaya devam ediyor, artık kendi türünü yok etmek dahi
ona yetmemeye başladı ve doğada nefes alan her canlıyı öldürmeyi - parçalamayı
kendine bir görev olarak benimsedi. Temennim insanlık içinde bulunduğu bu acımasız
ve vahşilikten bir an önce kurtulsun. Hoşgörü, saygı ve adaletin kollarına
bıraksın kendini. Unutmayalım ki insanlık kendini bir şekilde savunabilir ama
bu güçsüz varlıklar insanın merhametine muhtaçtır. (Doğada ki organizmalara
şefkatle yaklaşan birinin zaten insanlığa zarar vermesi mümkün olamaz) Onlara
yardım etmeyi kendimize bir yük olarak görüyorsak en azından zararda vermeyelim
ve doğanın akışına müdahil olmayalım.
Yazımın son
cümlelerini sizlerle paylaşırken, kalbinizden merhamet eksik olmasın diyor ve
konuyla alakası olduğunu düşündüğüm için, Dostoyevski’nin “Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oluşundan mutluluk duymadan geçilebileceğini aklım almıyor”
sözünü paylaşıp yazıma son veriyorum. Hepinize daha yaşanabilir bir dünya
dilerken bunun için her birimize büyük bir sorumluluk düştüğünü de
hatırlatıyorum…
Sevgiler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder