14 Mart 2012 Çarşamba

Futbol ve Terör

Sporun her türlüsü insan beynine ve fiziğine büyük katkı sağlar. Gerçekleştirdiğimiz fiziki aktiviteler, bedenimizin daha zinde ve güçlü olmasını sağlayarak bize çeviklik kazandırır ve üzerimizden hamlığı atarak enerji kazanmamızı sağlar, bu da gündelik hayatımızı kolaylaştırarak, hızlı akan günümüz yaşantısında, spor yapmayanlara göre bizi avantajlı duruma sürükler.

Sporun başlıca faydalarını yukarıda belirtip (Fitness - Body gibi ilgi alanlarımın olduğunu ve aktif olarak sporla ilgilendiğimi yazmayı da gerekli buluyorum) ne denli faydalı olduğunun bilincinde olduğumu ve sporla herhangi bir problemimin olmadığını belirtmek isterim.

Gelelim asıl konumuza. Dünya’da yüzlerce spor türü var ama futbol ve onun ilgilileri her zaman açık ara önde olmuştur. İlgili gibi masum bir ifade kullandığıma bakıp futbolu bu denli hafife aldığımı düşünmeyin, zira olay ilgiden çok daha öteye geçmiştir.

Mesleği ne olursa olsun her kesimin takipçiliğini kazanmıştır futbol. Önemli olan bu alakanın boyutu ve geldiği noktadır. Maalesef bugün tribünleri dolduran yâda dışarıda kalan çok büyük bir kitle “fanatizm” gibi tehlikeli bir akıma kapılmıştır. Statta var olan o geniş kalabalık yığını tamamen çoğunluk psikolojisine uyarak, bu sporu icra eden futbolcu ve maçın kontrol mekanizması olan hakemlere, bunların da birer insan olduğunu ve duygularının var olduğunu görmezden gelerek, çok ağır küfür ve hakaretler içeren tezahüratlar yapmaktadırlar.

Senelerdir “Mecidiyeköy ”de ikamet eden biri olarak (Malum “Ali Sami Yen” Stadyumu geçen seneye kadar burada bulunmaktaydı, şimdi ise yıkılarak yeni bir oluşumun içinde inşaat halinde beklemekte) Bizzat benimde içinde bulunduğum bazı çirkin olaylara tanık olmuşumdur. Yol da insanları çevirip “Sen hangi takımlısın?” gibi son derece basit bir aklın eseri olan bu soru, yaşanan onlarca olay içinden seçtiğim sadece bir örnek. Bu kişilerin yaşça çok büyük olması, bana akıl yaş ile değil baş ile olur gerçeğini bir kez daha hatırlatmıştır) Belki bende onların desteklediği takıma sempati duyuyordum ama bunun hiç biri önemi yoktu zira tam terside pek tabi mümkün olabilirdi. Kişinin, kendi taraftarı olduğu takıma mensup olmayan kişilere karşı nasıl vahşi olabileceğinin en büyük kanıtıdır aslında bu soru.  Bu da futbolun çok da masum olmadığı gösterir bizlere. (Futbolun kendi içinde bir piyasa haline gelmesi, çok büyük paraların dönmesi ve buna bağlı olarak şike, tehdit gibi durumların yaşanması, olayı iyice vahim ve sporun dışına iten etkenler olarak özetler ama ben işin o tarafına girmeyeceğim ve sosyolojik yönünü kendi gözlemlerimle anlatacağım) Cinayet, kavga, şiddet, öfke ve kin gibi duygular futbolun içinde var olan gerçeklerdir. Bütün bunlar aslında teröründe tanımı olduğuna göre futbol değince benim aklıma spordan çok üzülerek belirtmek istiyorum ki terör terimi geliyor.

Bütün bunların başkahramanı erkekler olarak görünse de durum pek de öyle değil, en azından işin küfür kısmına gelince. Son çıkan yasayla birlikte kadınlara ve çocuklara ücretsiz müsabaka izleme imkânı verilmiştir. Bu imkân bize şunu açıkça gösterdi ki yinede küfürün önüne geçilemeyeceğini. Çünkü bunların önlenmesi ceza-i yaptırımlarla değil (Elbette caydırıcı etkisi vardır ama gönül ister ki herhangi bir ceza olmadan kişinin doğrudan kendine yakıştıramamasından kaynaklanan engelleme olsa) kişinin kendi ahlaki değerleri ile olabilecek kavramdır. Örnek vermek gerekirse; "Beşiktaş İnönü Stadını" dolduran binlerce kadın küfür etmiş ve bu medyada nerdeyse hiç ilgi görmemiştir. (Kolektif olarak gerçekleşen bir eylem olmadığı için, bu durum gözümüze çok masum gözüküyor sanırım) Yani futbolun içinde erkek olmasa da şiddet vardır. (Küfürü psikolojik şiddet olarak gördüğümü belirtirim)

Görsel ve yazılı basının futbol dışında (Çok büyük bir başarı elde edilmediyse) herhangi bir spor alanı üzerine haber ayırmaması sorunun bir başka tarafı olarak karşımıza çıkıyor. Aynı Dil-Din ve Irk mensubu kişilerin, söz farklı takımların taraftarlığına gelince birbirlerine karşı nasıl canavarlaştığı; “Futbol halkın afyonudur” cümlesini kurmama olanak veriyor. Geçmişe baktığımız zaman tarihin de futbolu çok sevdiğini görürüz. Örnekle açıklamak gerekirse; "Beşiktaş İnönü Stadyumu" "Abdülmecid" döneminde Tiyatro binasıyken (Dolmabahçe Saray Tiyatrosu) bütçe kısıntısı nedeniyle kapatılmış, daha sonra çıkan yangında ise kullanılamaz hale gelmiştir, ilerleyen tarihler de ise yetkililerin burayı restore etmek yerine, yıkarak yerine futbol sahası yapması, futbolun kültür miraslarımızı yok ettiği ve başta kişisel olmak üzere toplumun aydınlanmasının da önüne geçtiğinin en büyük kanıtıdır. Görülmektedir ki futbol bizim kültür gelişimimizde engelleyen bir icraattır.

Aşırı futbol fanatikliği, bir ait olma isteği, herhangi bir çatının altında varlığını kabul ettirme çabası ve benimde bir görüşüm, zevkim ve tercihim var diyerek sosyalleşmenin en kolay ve kestirme yolu olarak düşünülerek psikolojik bir vakanın ortaya çıkardığı sonuçtur. (Futbol ile ilgilenmediğim için çoğu kişiyle sohbet edemediğimi bilirim. Bunun altında ise; aşırı fanatik kesimin, genelde başka bir ilgi alanına merak duymamaları ve bunun da bizim ortak pir paydada birleşmemizi engellemesi yatar.)Oysa kendimize ve Dünya’mıza faydalı uğraşları benimsememiz daha mantıklı ve karlı olacaktır. Futbolu ise gerçekte olduğu gibi sadece spor olarak düşünüp bir eğlence anlayışı olarak değerlendirmemiz, hem kendimizin ruh sağlığı hem de toplumun huzuru ve gelişimi açısından daha faydalı olacaktır.

Son olarak belirtmek isterim ki; İnsanların ilgi alanına ve zevklerine karışmak ne benim haddime düşer nede üzerime vazife. Sadece şunu söylemek isterim; her alanda olduğu gibi burada da aşırılığa kaçmadan, kontrolü kaybetmeden, hoşgörü ve barış anlayışının egemenliği ile şiddetten uzak bir tutum sergileyip, seyir eylemimizi gerçekleştirmek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder