27 Nisan 2012 Cuma

Sanal Sosyalleşme ve Beyinin Neokorteks Kısmı

Özellikle son yıllarda oluşan ve giderek artan bir merak söz konusu: İnsanların kendilerini beğendirmeye çalışma, reklamlarını yapma ve anlık bir ünlü olma merakı.

Sosyal paylaşım siteleri insanların bu isteğini karşılamak ve bireyin egosunu tatmin etmek konusunda adeta bulunmaz bir fırsat oluyor. Elbette bunu karşılıksız yapmıyor, özellikle facebook’un yaygın olarak kullanıldığı dünyada bu siteye üye olan her kişi 1.21 dolarlık katkıyı direk olarak karşılamış oluyor zaten. Sözde ücretini veren insanlar artık istedikleri gibi paylaşım yapma hakkını elde ettiğini düşünerek (Diğer insanlara küfür, hakaret ve taciz etmeyi bile hak sanan zihniyet) büyük bir heyecanla beğeni (Like) almayı bekliyorlar.

Gereksiz bir sosyalleşme içine giren kişi aslında sanal bir sosyalliğin insanı daha fazla yalnızlığa ve karamsarlığa sürükleyeceğinin farkında olamıyor. Sosyo-Statüsü düşük olan kişi kendisinden daha fazla imkâna sahip olan kişinin yaşam tarzının yansımasını bu gibi paylaşım sitelerinde görünce, hele birde oturmamış bir kişiliğe sahipse, kendisi o hayattan uzak kaldığı için karşı tarafa karşı bir hayranlık, belki kıskançlık ya da ismi her ne olursa olsun, onu görünce kişinin kendi hayatından duyduğu hoşnutsuzluk tekrar zihninde beliriyor. Listesinde bulunan kişilerin belki üçte ikisi ile hiç konuşmamış olan bu kişiler, tanımadıkları insanların hayatını uzaktan takip etmeye başlarken, ruh dengelerinin bozulması yukarıda da belirttiğim gibi sağlam bir karaktere sahip olmayan kişilerde ortaya çıkıyor.

Oxford Üniversitesi’nden Robin Dunbar’ın yaptığı araştırmaya göre insan beyninin neokorteks bölümünün en fazla 150 kişiyle sosyal ilişki kuracak kapasiteye sahip olduğu söylüyor ve bunun daha fazlasının mümkün olamayacağını yaptığı bilimsel araştırma ile ortaya koyuyor. Dunbar, bir kişi ne kadar sosyal olursa olsun arkadaşlık kuracağı kişi sayısı sınırlıdır diyerek sosyal paylaşım sitelerinin gerçeği yansıtmadığını belirtiyor.

Binlerce kişi ile arkadaş olan kişilere hiç değinmiyorum bile. Her gün üç arkadaşı ile buluşup sohbet etse (Bu yaşam şartları sebebiyle olanaksız) aynı arkadaşını bir daha görmek için aradan üç ayın geçmesi gerekecek. Peki… Beni üç aydan üç aya gören arkadaş ile benim ne işim olur?

Farz edelim bu kişiler aralarında bilgi alışverişi yaparak iletişimlerini sağlıyor, yani bir fikir menfaati ilişkisi söz konusu, ama bunun çok gerçekçi olmadığı açık, zira yapılan paylaşımların içeriğine baktığımız zaman, bilim, kültür, sanat vb… paylaşımların yok denecek kadar az olduğu, yapılanların ise kitleler tarafından rağbet görmediği gözlemci bir gözle bakıldığı zaman ortaya çıkıyor.
Geriye ne kalıyor? İnsanların kendisini tanıtma merakı ve bireyin kendi hayatına dair paylaştığı onca magazinsel dedikodular. Artık bu siteler tıpkı magazin programları içeriğine dönmeye başladı. Orada ünlü diye tanıtılan kişilerin özel hayatına gözler önüne serilirken, burada ise kişi kendi kendisinin hayatını gözler önüne sererek, arkadaş listesinin en gözde ve popüler kişisi olma yolunda hızla ilerlemeye çalışıyor.

Bu insanların yalnızlıklarının iç çekişlerinden başka bir şey değildir aslında. Herkes birbirinin aynısı olma yolunda ilerliyor. Düşünceler, davranışlar, sanki hepsi aynı kalıptan çıkmış gibi duruyor. İnsanın bu hayatta bende varım demesi, koca bir ömrü boşa geçirmemesi gerekiyor, lakin bunun için izlenecek yöntem bu olmamalı. Bu paylaşım siteleri bizim için büyük bir fırsat olmalı. Çünkü bu paylaşım ağları, kişinin sahip olduğu bir gazete ve bu gazete ile düşüncelerini herkese aktarabileceği bir mecra olarak algılanabilir. Şayet burada doğru, mesajı olan, anlam taşıyan paylaşımlar yapıp üstüne bir de kişisel yorumlarımızı, hayat felsefemizi, dünya görüşümüzü açıklarsak, işte o zaman hem kendimiz, hem hayatımız, hem de bu sitelerin asıl amacına layık davranmış oluruz. Öbür türlüsü son derece yapay, gereksiz ve söyleyecek sözü olmayan insanlara yakışan cinstendir. Umarım böyle bir hayatı seçen kişilerin içinde yer almazsınız…

1 yorum: